Avustralya kolonisine gönderilen mahkumlardan bugüne kalanlar ve Gelibolu

Avustralya’ya ilk gelen İngiliz mahkumların modern Avustralya ulusal kimliğine bir etkisi oldu mu? Tarihçi John Hirst’in sorunun yanıtı ve Gelibolu ile ilgisini ‘Australian History in 7 Questions' adlı kitabında tartıştı. Kitaptan yaptığımız derlemeye yer veriyoruz.

Hobart Town chain gang

Charles Bruce c.1831 Source: TAHO

Avustralya’da en can alıcı soru şu: ‘Avustralya’ya gönderilen mahkumların ulusal kimliğimize ne gibi bir etkisi oldu?’ Soruya çoğunluğun verdiği yanıt basit: ‘Gönderilen mahkumlar otoriteye karşıtı bir halk olmamızı sağladı.’

Tazmanya, ana kara Avustralya ile karşılaştırıldığında, mahkum nüfusunun en yoğun olduğu yerdi. Otorite karşıtı tutumun kaynağı, Avustralya’nın suçlu ataları idiyse, bu durumu en iyi Tazmanya’da görmek gerekmez miydi?

Hayır. Henry Reynolds’a göre Tazmanya, beyaz mahkum yerleşimi sonrasında koloniler arasında en muhafazakar, en gelenekçi ve en Anglofil bölge oldu. Yani, ‘anti otoriter’ bugünkü Avustralya’nın tam tersi: Boyun eğen, yönetenleri memnun etmeye çalışan bir işçi sınıfı, hiçbir şeye karşı çıkmayan, apolitik bir topluluk.

Öyleyse, Avustralya’ya gönderilen suçlular, otorite karşıtı karakterin kaynağı olamaz denebilir, ama yanıt bu kadar basit değil. Belki Tasmanya’da durum öyle, ama ana karada durum farklıydı.

Avustralya toplumunun geneli İngiliz suçluların bu ülkenin kurucuları olduğunu kabul etmeden çok önce, 1958’de yayınlanan The Australian Legend adlı eserinde Russel Ward, suçluların Avustralya’daki bağımsızlık, otorite karşıtlığı ve erkekler arası dayanışmanın (daha sonra bu olgu ‘mateship’ olarak adlandırıldı) kaynağı olduğunu ileri sürdü. Ward, Avustralya ulusal kimliğinde bulunduğunu ileri sürdüğü başka unsurlardan da bahsetti.

Kolonilerde eskiden, daha çok da kırsal alanlarda suçlu ve eski suçluların yoğunlaştığı yerlerde çalıştırılacak işçi sıkıntısı çekilirdi. Bu sıkıntı, işçilerin ‘patron korkusu’ndan kurtulmasına neden oldu. Kırsal alanda işçiler çiftlikten çiftliğe gezer, bir patrona bağlı kalmaz, lakaplarıyla tanınırlardı. Kentler ve uygarlıktan uzak bu yaşam, bu eski suçluları birbirine yaklaştırdı. Bu yaklaşım, kadın sayısının da oldukça sınırlı olduğu ıssız düzlüklerde daha da yoğun oluyordu. Söz konusu erkekler sıkı çalışır, kazandıkları bütün parayı içkiye yatırırdı. Müthiş küfürlü konuşur ve cinsel ihtiyaçlarını Aborijin kadınlarla giderirdi.
white settlement in Australia
State Library of New South Wales Source: State Library of New South Wales
İlk yerleşimcilerin hepsi suçlular değildi. Avustralya’ya özgür İngiliz işçiler de geldi. Beyaz yerleşimcilerin Avustralya’ya geldikleri dönem, İngiltere’de eski toplum ilişkilerinin çözüldüğü, ekonomik büyüme ve sanayinin geliştiği yıllardı. Toplumsal çözülme ve yeni sanayi toplumunun doğum sancıları büyük toplumsal huzursuzluklara neden oluyordu. 18. Yüzyılın ikinci yarısında yoksul, kızgın kalabalıklar Avrupa’da her yeri kaplamış, ‘yönetilemez’ kesimleri oluşturuyordu.

19. Yüzyılın başlarında Avustralya’nın işçi sınıfı örgütlenmeye ve siyasi hak talep etmeye başladı.  Avrupa’nın kızgın, yönetilemeyenleri, artık Avustralya’daydı ve onların otorite karşıtı tutumuyla suçlu bir geçmişin bir ilgisi yoktu.

1850’lerde altın çıkarılan bölgelerde gezgin olan William Howitt, buralarda karşılaştığı beyazların kabalıklarına dikkat çeker. İngiltere’de bir radikal olan Howitt, aynı zamanda centilmendi. Avustralya’yı, İngiliz üst sınıfa ait ağır centilmen kıyafetleriyle gezdi. Bir gün bir kasabada altın arayıcıların ana caddenin ortasında kriket oynadıklarını, attıkları topun atının kulağını sıyırıp geçtiğini, diğer oyuncunun topa elindeki sopa ile vurmasıyla geri dönen topun, bu kez neredeyse oğlunun başına isabet ettiğini anlatır. Yakınlarda atlı polisler vardır ve oyunu durdurma girişiminde bulunmazlar. Howitt, cadde ortasındaki bu kaba-saba işçilerin de kendisi gibi İngiltere’den yeni gelmiş olduklarını tahmin eder. Kibarca oyuncuları uyarır. ‘Canımız ne isterse yaparız. Burası İngiltere değil’ diye karşılık verir işçiler.
Howitt, bu güruhun analizini yaparken, ana vatanlarındaki baskılardan kurtulup gelmiş özgürlüğün tadını çıkaran kişiler olarak tanımlar, İngiltere’den sabıkalı, koloniye gönderilmiş suçlular olduklarına dair bir imada bulunmaz.
Avustralya’nın suçlulardan gelen geçmişinin yarattığı bir utanç, bir travma olduğunu kabul etmek gerek. Dünyanın bu yargısıyla Avustralya nasıl başa çıktı? Dünyada, Avustralya hakkında bilinen en yaygın şey, bu ülkenin suçlular tarafından kurulmuş olması. Bu gerçek Avustralya’yı uzun yıllar ‘şüpheli’ yaptı.

Avustralya’da bu suçluluk duygusundan kurtulmak için 1840’larda suçlu transferine karşı bir hareket başlatıldı. Ama dünya bu suçlu geçmişi unutmadı. Sydney’de 1879’da seyirciler kriket maçı sırasında sahayı işgal edince bir İngiliz, ‘sizi mahkum çocukları sizi’ diye bağırıyordu. 1942’de Avustralya Başbakanı John Curtin’in bitmez tükenmez asker talebinden bıkan İngiltere Başbakanı Winston Churchill’in, Curtin’in bu paniğinin sebebini ‘kanı bozuk’ olmasına yorduğu bilinir.

‘Kurucu suçlular’ 100 yıl boyunca Avustralya’nın tabusu oldu. Bu utanç kaybolmadı, yara derindi. 1899’da NSW Genel Valisi, görevine başlamak için İngiltere’den yola çıkmadan önce bir iyi niyet mesajı gönderdi. Vali mesajında ‘Siz artık (kötü değil) iyi insanlarsınız’ anlamına gelen ifadeler kullanınca, Avustralya’da büyük tepkiye neden oldu ve ifadesini geri aldı.
Vıctorian Parliament
Source: Victorian Parliament
19. Yüzyılın sonlarında Avustralya resim olarak genç temiz, saf bir bakire kız olarak çizilirdi. (Örneğin Victoria Parlamentosu’nun duvarındaki yukarıdaki dekoratif kabartma fotoğrafında sağdaki çıplak genç kız Avustralya’yı temsil eder.) Bu saflık, yazar John Hirst’e göre kirli geçmişe Avustralya’nın tepkisiydi.  Bu saf imaj, ırkçı, Çinlilere karşı ülkenin beyaz saflığını koruma düşüncesinden kaynaklanmadı. Çünkü Çinlerin daha sonra bir tehdit olarak algılanan göçü sonra başladı.

Avustralya’nın suçlu geçmişinden kurtulma çabasında spekülatif bir yaklaşım da Gelibolu Anzak Çıkarmasına bağlanır. Hirst, Gelibolu Anzak Çıkarmasının bu derece önemsenmesini, Gelibolu’daki kahramanlıkla Avustralya’nın kendisine karşı duyduğu şüpheden arınmasına bağlar. Burada en önemli olgu, Anzak Koyu’nda olanların önce, başta İngilizler olmak üzere başkaları tarafında övülmesidir. Avustralya, Gelibolu’da ne olup bittiğini, önce İngiliz gazeteci Ellis Ashmead-Bartlett’ten öğrendi ve bu gazeteci, İngiliz gazetelerine yazdığı haberlerde, Avustralya askerlerinin yaptıklarını öve öve bitiremedi. Avustralyalılar İngiliz gazetelerinden okudukları bu gurur verici haberlerle, dünyada iyi bir isim yaptıklarını anladılar. Hirst’e göre, Ashmead-Bartlett’in haberleri, Avustralya ulusal kimliğinin temel belgeleri haline geldi. Gelibolu, Avustralya’nın suçluluk duygusunu ortadan kaldırdı, kendine güven sağladı.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Aborijinler neden tarım yapmadı?


Share
Published 12 April 2016 3:03pm
Updated 10 May 2016 4:08pm
By Ismail Kayhan


Share this with family and friends